Gün içinde bir çok insanla çatışma yaşayabiliyoruz. Ama insanımız o kadar içine atmış biriktirmiş ki patlamaya hazır atom bombası gibi… “Gözünün üzerinde kaşın var” desen hemen başkasına saldıracak haldeyiz. Geçen gün bir avm’nin yanından geçiyorum. 20-30 kişi birilerinin başına toplanmış. Yanlarına geldim. Yerde birisi sırt üstü uzanmış can çekiyor. Bütün bedeni titriyor. Yere kan akıyor. Bir başkası da onun yanı başında “Eyvah ben ne yaptım? Adam ölüyor. Adam ölüyor” diye hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Polis gelmiş. Ambulans bekleniyor. Yerde yatan delikanlı 30 yaşlarında, başında ağlayan ise 25 yaşlarında. Mesele neymiş? Biri geçerken diğerine yan bakmış. Diğeri de “Neden bana yan bakıyorsun?” demiş. “Bakarım, bakamazsın” derken tartışma ve kavga çıkmış. Birisi çekmiş bıçağı diğerini bıçaklamış. Şimdi başında ağlıyor. Birisi mezara gidecek diğeri hapsi boylayacak. Bu ülkenin kalkınması için çalışacak iki can yok oldu işte. Öfke kontrolü hiç yok. Aynı hadise trafikte yaşanıyor. Birisi diğerine korna çaldı diye adam öldürülüyor ülkemizde. Hiç hoşgörü, tolerans, saygı kalmamış. Ani öfke sırasında bilinç, akıl devre dışı kalıyor. Bir 12-13 saniye bekleyebilseniz anında öfkeniz yatışacak siz katil ya da ölü olmayacaksınız. Birisi sizi aşağıladığında, size hakaret ettiğinde o kişi üzerinde yoğunlaşırsınız. “Beni nasıl aşağılar? Bana nasıl söver? Kendini ne sanıyor?” diye düşünürsünüz. Eğer karşınızdaki çok güçlüyse teslim olursunuz. Hepsini sineye çekersiniz. Yada o ortamdan kaçarak uzaklaşırsınız. Eğer o kişi dişinize göreyse bu sefer siz saldırıya geçersiniz. Her iki durumda da kendinizi hepten unutursunuz. Hedef kişiye odaklanırsınız. Karşıdaki kişiye odaklandığınızda kendinizi unutursunuz. Eğer böyle bir saldırıya maruz kalırsanız ilk yapacağınız şeylerden birisi mantıklı karşılık vermek için kendinize zaman ayırmaktır. Bir arkadaşınız, tanıdığınız size hakaret etti diyelim. Mümkünse o ortamdan uzaklaşın. Cevabınızı bir gün sonra verin. Birkaç saat sonra verin. Böyle davranmanız sizin büyük yanlışlar yapmanızı önler. Büyük spiritüel ustalardan, hocalardan, Karslı hemşerimiz George Gurdjieff bir anısını anlatıyor. “Babam ölürken ben daha 9 yaşındaydım. Babam hafifçe elini kaldırarak beni yatağının yanına çağırdı. Sesi kısılmıştı. Kulağıma şöyle fısıldadı.
-Oğlum, sana çok şey bırakamıyorum. Malım, mülküm, param yok. Ama sana söyleyeceğim, babamın da ölüm döşeğinde bana söylediği bir şey var. Bu benim en büyük hazinemdi. Çok işime yaradı. Henüz küçüksün. Söyleyeceğim şeyleri anlamayabilirsin. Ama bunu iyi muhafaza et. Sakın unutma. Bir gün büyüyecek ve benim söylediklerimi anlayacaksın. Bu çok basit bir anahtardır ama çok büyük hazinelerin kapısını açar”. Tabi Gurdjieff çocuk olduğu için babasının söylediklerini tam idrak edememişti. Zaman geçtikçe babasının söylediği şey hayatını değiştiren sihirli bir değnek olmuştu. Babası ona çok basit bir şey söylemişti. Ona şöyle demiş: “Oğlum, biri seni aşağıladığı zaman o kişiye bunun üzerine 24 saat meditasyon yapacağını, düşüneceğini ve ondan sonra gelip cevabını vereceğini söyle”. Gurdjieff çocuk olduğu için bu sözün anlamını pek kavrayamamış. Fakat babasının son sözleri olduğu için çocuğun içine işlemiş. Büyümeye başlayınca bu sözü yerine getirmeye başlamış. Birisi kendisine hakaret etse Gurdjieff “Efendim bu sözünüzün üzerine 24 saat meditasyon yapacağım. Ondan sonra gelip size cevabımı vereceğim. Çünkü bu konuda babama söz verdim. O ölmüş bir insan… Onun hatıratına saygısızlık yapamam” dermiş. Ve Gurdjieff şöyle diyor. “Bunun üzerine 24 saat meditasyon yapmak, tefekkür etmek bana varlığıma dair en büyük içgörüleri kazandırdı. Bazen bu aşağılamanın doğru olduğunu, benim o adamın dediği gibi olduğumu keşfettim. Böylece o kişiye gidip ‘Teşekkür ederim, haklıymışsınız. Bu sözleriniz bir aşağılama değildi, sadece gerçeğin bir ifadesi idi. Bana aptal dediniz, öyleyim’ diyordum.”Bazen de öyle bir şey oluyordu ki 24 saat meditasyon yaptıktan sonra bunun kesin bir yalan olduğunu keşfediyordum. Onun için o adama gidip bunun yalan olduğunu bile söylemiyordum. Yalan yalandır, neden canımı sıkayım ki? diyordum”.
Size söylenen bir söz ya gerçektir yada yalan. Önemli olan bunun farkına varmak. Eğer gerçekse bilmediğiniz bu gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olan insana teşekkür edin. Eğer yalansa konuşmaya bile değmez.